10 Haziran 2011 Cuma

Kim Ki (Bu) Duk ?

gafsa-natacha atlas

Kim Ki Duk Güney Koreli bir yönetmen olup, Dünya Festivalleri’nin filmlerini dört gözle beklediği, hayata farklı açılardan bakmayı başarabilmiş ender gözlerdendir. İşin ilginç yani hiç sinema eğitimi almamış ve başka bir yönetmenin yanında çırak olarak çalışmamıştır. Yoksa gerçekten; eğitim adı altında dayatılanlar üretkenliğimizi baltalamakta mı, Kim Ki Duk’tan sonra tekrar üzerinde düşünülmesi gereken bir soru olarak karşımıza çıkmakta.

Eğer hâlâ Kim Ki Duk ile tanışmadıysanız, sizi onun filmleri ile tanıştırma şerefine ermek isterim.

Durun bir dakika, filmi başa saralım. Benim onun filmleri ve belki de ilk izlenmesi gereken ile tanışmama gelelim. İlk olarak başka bir filmini izlemiş olsaydım, diğer filmlerine önyargı ile yaklaşabilirdim ama doğru filmi; doğru zamanda karşıma çıktığı için şanslıyım.

Bir yurt odasında; yatağın üstüne sığabilecek maksimum sayıda kızın sıralanıp, masa üstüne yerleştirilen diz üstü bilgisayarında yarı konsantre bir şekilde film izlemesini hayal edin. İşte bu yarım yamalak koşullarda bile izlemek çarpabiliyorsa insanı; sessiz, karanlık, kocaman bir sinema perdesinde izlemek nasıl etkileyecekti kim bilir…

Bazı filmler vardır hani yeniden izledikçe sıkmayan, farklı farklı anları yakalamanıza sebep olan, işte Boş Ev ( Bin-jip ya da 3-iron) onlardan biri. Çok az diyalogla çok şey anlatmayı başarabilmiş yönetmen filmde. Öyle ki,şu benzetmeyi yapsam abartmış olmam; meşhur bir müzisyenin doğru zamanlarda, doğru notalara dokunup ruhunuzu okşayan besteyi çalması gibi; yönetmen de sessizliğin bolca hakim olduğu sahnelerde duygularınıza, en doğru yerinden dokunabilmiş.

Kim Ki Duk filmlerinin özelliği popüler kültür filmleri gibi hızla tüketilecek yapıda üretilmiş olmamasıdır. Filmlerini izledikten sonra ; düşünmek, arkadaşların aynı sahneden ne anladıklarını , ne anlatılmak istenmiş olabileceğini tartışmak gerekebilir. Zira her izlediğinizde farklı şeyler anlamış olmanız, sizden kaynaklanmaz. Bu yönetmenin izleyiciyi vurma taktiğidir.

Filmin konusuna değinip , konunun ne olduğunun bilinerek filmin izlenmesinden yana değilim. Filmi izleyip, kendi konunuzu belirlemenizden yanayım. Ana taslak tabi ki; aynı olacaktır fakat, onu farklı kılacak size hissettirdikleridir. Bir apartmandaki dairelerin planları aynı olmasına rağmen, onları farklı kılan içlerine yerleştirdiğimiz detaylar, ardından da hissettirdikleri değil midir zaten. Filmin detayları her birimizin kafasında ayrı ayrı şekillendiğinde; Kim Ki Duk işini tam not yapabilmiş olacaktır.

Filmin çok meşhur müziği de gözden kaçmamalı. Kim bilir belki de; sadece müzik ilginizi çeker ve izlemek istersiniz.

Sevdiğim şeyleri hemen tüketebilme özelliğine sahip değilim. Kim Ki Duk filmleri de bunlardan. İzlediğim kadar izlemediğim filmi var. Doğru zamanda, doğru mekanda karşılaşmak istiyorum onlarla. Bir gün gelecek Kim Ki Duk filmlerinden oluşan bir koleksiyon ile kapımı çalacak biri. Kim bilir belki o gün, tüm filmleri izlemek için uygun gün olacak.

Ayrıca filmin afişinde de yazdığı gibi; ‘Hepimiz, kilitlerimizi açacak kişiyi bekleyen birer boş ev’ değil miyiz zaten...

6 yorum:

gokyuzucocugu dedi ki...

harika bir filmdir kesinlikle ve ardından rüya/dream izlenebilir. çok da güzeldir hem...

mor uçurtma dedi ki...

time/ zaman da güzeldir. hastalıklı bir aşk hikayesini anlatır.hoş aşk dediğimiz zaten başlı başına hastalıktır :)

Adsız dedi ki...

Merak ettim, sıraya da koydum kafamda ama, vakit yok ki hiç...Bakalım.

mor uçurtma dedi ki...

Gerçekten çok doğru izleyiciyi zorlaması ve istediğini kolay vermemesi. Sanırım değerine değer katması da bundan kaynaklanıyor.Kolay elde edilenler zaman içinde yitip gitmeye mahkum.

Aylak Kedi dedi ki...

yakın zamanda izleyip gönlümü kaptırdığım film ( http://kayipruhlukediler.blogspot.com/2011/06/bin-jip-bos-ev.html )

yaşamamayı seçtiğimiz belki küçümsediğimiz ne kadar güzel duygular var halbuki, bağlılık gibi..

mor uçurtma dedi ki...

evet. bağlılık gibi. yaşayabileceğimiz birden çok hayat olsaydı; gene aynı hataları yapar mıydık bilebilseydik belki de yaşamamayı seçtiklerimizi küçümsemekten de vazgeçerdik.

Yorum Gönder