Üç küçük kız dedim; onlar kaç yaşında olurlarsa olsunlar hala küçük bir kız çocuğunun yüreğine sahip olacaklardı çünkü; tek değişkenleri görünümleri, bilgi ve tecrübe birikimleri olacaktı.
Ortak noktalarından bahsetmişken: Üçü de umut dolu demiştik; umut dolu insanların çok güzel hayalleri vardır; umutların her biri bir sürü hayal doğurur. İşte bu üç küçük kız çocuğu hayallerini, umutlarını; şiirlere ve yazılara döküp etrafındaki insanlarla paylaşıyordu. Güneşe tek gözlerini kırparak bakıp, gözlerinin önüne gelen renkli ışınları hissediyor ve yazıyorlardı. Kafeslerin içine hapsolmuş ruhları özgür bırakıyor, sonra da nasıl özgürleştirdiklerini kelimelere, satır aralarına veya dizelere döküyorlardı.
Umutlu insanların kelimeleri samimi ve doğal olur; makyaj yapmadan da güzel dökülürler kalemlerin ucundan. Hatta hiç makyajsız olmalarına rağmen, okuyucu onları ‘süslü kelimeler’ olarak da tarif edebilir. Çünkü umutlu yazarlar ve şairler; umutlarını ve hayallerini gördükleri güzel çiçeklere, şekilli bulutlara benzetirler ve bunlar da zaten doğanın güzellikleridir; Tanrı’nın yarattığı ‘doğal’ olan, yaratılmışın ilk haliyle kalan ve değiştirilmesi de mümkün olmayan güzelliklerdir.