Yusuf değil bu kez kaybolan, arayan Yakup değil. Yusuf değil bu sefer özlenen, bekleyen Yakup değil. Kaybolan, aranan, özlenen, beklenen bu kez baba: Yakup. Arayan, bekleyen bu kez oğul: Yusuf. Kur’an’ın en güzel kıssalarından birinin, farklı bir bakış açısıyla ama rüya rüya, ona paralel şekilde verilişi.
Yusuf ve babasının ilişkisi üzerinde odaklanmış bir film Bal. Balcılıkla ailesini geçindiren bir baba, yüksek sesle konuşamayan, kekeleyen ancak fısıltıyla rahat konuşabilen Yusuf. Kelimelerini ve rüyalarını babasına açabiliyorken, ondan gayrısına yabancı, uzak duran, sessizleşen Yusuf.
Yusuf’un okuma çabalarının buruk bir tebessümle izlenmesi. Herkes okumaya geçerken, yuvarlak cam kavanozdaki okumaya geçenlere takılan kırmızılı ödülün Yusuf’a çok uzak kalışı, küçücük kalışı yanında. Hele bu kısımda, tek bir karede, bu ödülün Yusuf için anlamının ve ona ulaşılmasının zorluğunun verilişindeki başarı. Tek bir kare ama o tek karede bir çocuğun dünyasındaki özlemin, ulaşamamanın, dile gelemeyen isteğin açığa vuruluşu. Yakın bazen ne kadar uzak görünür gözümüze.
İlginç şekilde çocukluğuma döndüm bu sahnede. Herkes okumaya geçip de ben geçemediğimde öğretmenim annemi okula çağırmış. Bu çocuk neden okumuyor, diye. Annem eve dönünce ablama okuyup okumadığımı kontrol ettirmiş ve benim okuduğumu görmüşler. Neden okulda okumadığımı bilmiyorum şu anda; ama çocuk ruhum bir engele takılıp kalmış olmalı, tıpkı çocuk Yusuf gibi. Sesli okuyamayan ve bu yüzden fısıltıyla konuşmayı tercih eden ve sevdiklerinin yanında rahatken, başkalarının yanında sessizliğe gömülen Yusuf gibi.
Ve Yusuf’un ilk kez şiirle karşılaşması: Arthur Rimbaud’dan, Sensations:
yazın mavi akşamlarıyla ineceğim patikalara
buğdaylarla bezeli ufak otları çiğneyerek:
ayaklarımda o tazelik, aklım bir karış havada
bırak yıkasın çıplak başımı rüzgar diyerek
konuşmayacağım, düşünmeyeceğim bir an bile:
lakin tırmanacak içimde bitmek bilmez aşk
ve ben uzağa, uzaklara gideceğim derbedercesine
doğayla, ve mutlu, sanki bir kadınlaymışçasına
yazın mavi akşamlarıyla ineceğim patikalara
buğdaylarla bezeli ufak otları çiğneyerek:
ayaklarımda o tazelik, aklım bir karış havada
bırak yıkasın çıplak başımı rüzgar diyerek
konuşmayacağım, düşünmeyeceğim bir an bile:
lakin tırmanacak içimde bitmek bilmez aşk
ve ben uzağa, uzaklara gideceğim derbedercesine
doğayla, ve mutlu, sanki bir kadınlaymışçasına
Bal hasatının azlığı yüzünden uzağa, bal kovanlarına giden baba, babanın yokluğunda okumayı tamamen söküş, annenin bekleyişi, masada süt, yumurta, eksik olan bal: Baba. Annesinin babası için kek hazırlarken masadaki yüzüğün kenarda kalışı. İşaretler, geleceğe dair. Yusuf’un rüyası. Ölen arılar. Annenin rüyası. Babayı arayış. Annenin çaresizliği. Çocuk Yusuf’un küçük dünyasının baba özlemi...
Yusuf’un hiçbir zaman içmediği sütü içmesi, Yusuf'un tek kelime kullanmadan ama hal diliyle annesinin yanında olduğunun, annenin hüznünü fark ettiğinin işaretidir. Babanın boşluğunu doldurmak için, Yusuf’un kendince çözümüdür: Naif ve yusufça. Sadece babayla bir paylaşım olmaktan çıkar süt burada, babanın yokluğunun oğul tarafından doldurulması anlamını da taşır.
Yusuf peygamber gibi rüya kapısı açık Yusuf. Ötelere açık kapıları. Rüya rüya örülen rüya gibi film.
Yaylaya babayı aramaya gidiş. İlk sahnenin tamamlanması. Kopan dal, ansızın, beklenmedik şekilde. Babaya koşan Yusuf’un ormanın derinliklerinde, aydınlıktan karanlığa evrilirken ışık, bir ağacın köklerine sığınışı. Yusuf’un kuyuya teslim oluşu gibi…
Aydınlık başlayan filmin, karanlıkta sonlanması. Süt gibi. Ama farklı bir karanlık bu.
Dine açılan kapının üçlemenin diğer iki filmine göre daha baskın bir şekilde filmdeki öğelerden biri olması. Baba ve namaz, dua, Hz. Peygamber’in miracının aktarılması… Yakup ile Yusuf peygamberlerin hayatıyla paralel bir okuma. Yakup için özel, biricik Yusuf. Yusuf için hayatının merkezinde bir varlık: Baba.
Öyle güzel kareler vardı ki filmde, hangisinin en güzel olduğuna karar veremedim, ama bu sahnede -gece, kovadaki suya yansıyan dolunay-, elimde olmadan hayranlık tepkisi verdim, tıpkı ilk sahnelerde karşımıza çıkan ceylan gibi.
60. Berlin Film Festivali Altın Ayı Ödülü almış bir film Bal. Yusuf üçlemesinin son filmi. Görüntü ve çekim açısından üçlemenin en güzel filmi. Adeta üçlemenin doruk noktası. Filmde, ışık çok güzel kullanılmış.
Yusuf Üçlemesi için denilebilecek son söz şu:
Yumurta, şiir; Süt, sözden çok müziğe yaklaşan bir şiir; Bal’sa, nefis çekimleri ve harika görüntüleriyle şiirden öte, bir rüya’dır.
2 yorum:
annesi üzülürken Yusufun hiç içmediği sütü içmesini de yazına ekleyip yorum yapmalıydın bence...
Yorumuma verdiğin değer için çok teşekkür ederim Suzan, sevgiyle kal...
Yorum Gönder