Sanat bir sokak çocuğudur.
Büyük kapatılmalar toplumların kendi vicdanlarından kaçışlarını mümkün kılan acil çıkış kapılarıdır. Sokakları korkulardan temizlemek, korkulanın, rahatsız edenin, zihni zorlayanın görüntüsünden kurtulmak ruhu suni bir huzura kavuşturur. Deliler, cüzzamlılar, dilenciler… Ama değişmeyen tekerrür her büyük kapatılmanın sonunda kendini imha edip sokağa yeniden boşaldığıdır.
Aynı sebeplerle olmasa da, bir zaman sokaktan zorla alınmış, evcilleştirilmek istenmiş, hem muhalifliğinin hem taraflığının sınırları belirlenmeye yeltenilmiş, bağırdığı zaman çıkacak sesin ulaşabileceği uzaklık belirgin bir setle bölünmüş bir başka sokak çocuğu da sanattır. Uzunca bir müddet duvarlar arasına; galerilere, sinema ve tiyatrolara, sergi ve opera salonlarına kapatılmış, sokakla arasına elitist bir duvar örülmek istenmişse de, sanat bu kapatılmaya direnmiş, kendisine öngörülen evcil muhalefet salahiyetini reddetmiş ve kendini tekrar sokağa atmıştır.
Sanat artık bizi sokakta yakalıyor. Kendisini zamanında sokaktan alan o idealize edilmiş modern topluma olan öfkesini her köşe başında çekinmeden kusuyor, ne kadar korkarsa bu dışavurumdan, o kadar şiddetli yakalanıyor insan sokağa. Sokak başlarını sanat tutuyor artık zira.